aman can

By amanhem

zaman, hürriyet, milliyet, sabah, cumhuriyet, radikal

Doğalgaza yüzde 15 İndirim Ocakta

By amanhem

Botaş yeni yılda doğal gazda yapılacak indirimle ilgili hesaplamalarını tamamladı. BOTAŞ, doğalgaza, 1 Ocak'tan geçerli olmak üzere yüzde 15 indirim yapacak...


SABAH, BOTAŞ'ın yeni yılda doğalgazda yapmayı planladığı indirimle ilgili hesaplamalarına ulaştı. BOTAŞ, doğalgaza 1 Ocak'tan itibaren yüzde 15 oranında indirim yapabileceğini Enerji Bakanı Güler'e iletti. Bakan Güler'in, hesapları ve indirim talebini Başbakan Erdoğan'a açması bekleniyor. Son kararı verecek olan Başbakan Erdoğan 'olur' derse Türkiye, yeni yıla doğalgaza yüzde 15 indirimle girecek..

Botaş yeni yılda doğalgazda yapılacak indirimle ilgili hesaplamalarını tamamladı. BOTAŞ, doğalgaza, 1 Ocak'tan geçerli olmak üzere yüzde 15 indirim yapabileceğini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'e iletti. İndirimde son kararı Başbakan Tayyip Erdoğan verecek. Başbakan Erdoğan'ın 'olur' vermesi durumunda yüzde 15 indirim ocak ayından itibaren uygulamaya girecek.

ŞUBATTA YÜZDE 10

Temmuz ayında 147 dolara kadar yükselen petrol son dönemde fiyatları 40 dolara kadar geriledi. BOTAŞ, halen tüketicilere sattığı doğalgazın fiyatını, yaz aylarında 147 dolara kadar çıkan petrolün de ortalamasını alarak yapıyor. BOTAŞ'ın, ocak ayından itibaren petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak doğalgaz alım fiyatları da ciddi biçimde inecek. Şirket, maliyetlerindeki bu düşüşü tüketicilere yansıtacak. BOTAŞ'ın, ocak ayını pas geçmesi durumunda şubatta indirime başlanacak. SABAH'ın edindiği bilgiye göre, hesaplamalar çerçevesinde şubat ayında yüzde 10- 12, mart ayında ise yüzde 10 aralığında indirime kesin gözüyle bakılıyor. BOTAŞ'ın doğalgaza yapacağı indirim ile enerji KİT'leri arasındaki borç alacak ilişkisine dayalı mahsuplaşmanın eş zamanlı olması bekleniyor. Enerji Bakanlığı yetkilileri, indirim için mahsuplaşmanın önemli olduğunu belirterek, "Mahsuplaşma olursa enerji sektöründe yaşanan mali sıkıntı ortadan kalkar. Enerji Bakanlığı'nın, 6 milyar YTL düzeyinde fazlası oluşur" görüşünü dile getirdi.

YPK KARARI

İndirim beklentisinin zirve yaptığı bu dönemde, doğalgazla ilgili sürpriz bir karar da Yüksek Planlama Kurulu'nun (YPK) gündemine geldi. Elektrik ve doğalgazda otomatik fiyatlandırma mekanizması gereğince aralıkta kur farkından doğalgaza yüzde 6.5 zam yapılması gerekiyordu. Hükümet, bu zammı yapmadı. Aralık zammı istisnası için özel bir YPK kararı hazırlandı. Karar, üye bakanlarca imzalandı.

Fatih Birol: Hampetrol 2010-2015 arasında ortalama 100 dolar olur

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başekonomisti Dr. Fatih Birol, World Energy Outlook 2008 Raporu'nun tanıtımını İstanbul'da Enerjisa'nın sahipliğinde yaptı. Petrol fiyatları 40 dolara kadar gerilemiş olsa da ucuz petrol döneminin sona erdiğni dile getiren Birol, yaptığı sunumda petrol fiyatlarının 2010'dan sonra toparlanarak yükselişe geçeceğini hatta 2011 ve 2012 yıllarında petrol arzı sıkıntısı yaşanabileceğini dile getirdi. Petrol fiyatlarını 2010 ve 2015 yılları arasında ortalama varil başına 100 dolar olarak öngördüklerini belirten Birol "Bugün petrol fiyatları düştüğü için birçok yenilenebilir enerji projesi mantıksız hale geldi ve birçoğunun da rafa kalktığını görüyoruz" dedi. Dünya enerji tüketimi içinde kömür kullanımınını hızlı bir artış içerisinde olduğuna dikkat çeken Birol, "Kömürün rolü gözden kaçıyor. Kömürü gözardı edersek kafamızı kuma gömmmüş oluruz. İleride kömür kullanımı elektrik üretimini belkemiği olacak" dedi.

% 45


Dünyadaki enerji talebinin yüzde 45 oranında artacağını belirten Birol 26 trilyon dolar yatırım gerektiğini söyledi.

Sabancı, Başkent Elektrik parasını taksitle ödeyecek

Özelleştirilen Başkent Elektrik Dağıtım AŞ'ye 1 milyar 225 milyon dolar ile en yüksek teklifi veren Sabancı Holding ile Avusturyalı Verbund'un ortaklığı Enerjisa Üretim A.Ş, ödemeyi peşin yerine taksitle yapacak. Enerjisa Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Hakman, ilk başta parayı peşin olarak ödemeyi düşündüklerini ancak bu ortamda taksitli ödeme seçeneğini tercih edeceklerini bildirdiklerini belirterek, "İlk ödemeyi ocak ortasında yapacağız" dedi. Enerjisa'nın krize rağmen yatırım planlarında herhangi bir değişik yapmadan faaliyetlerini kararlılıkla sürdürmekte olduğunu belirten Selahattin Hakman, 2009 yılında enerji yatırımları için kredi bulmak konusunun biraz daha yumuşayacağı görüşünü dile getirdi.

'Sürdürülebilir enerji için yatırım hayati önem taşıyor'

Toplantının açılışında konuşan Sabancı Holding CEO'su Ahmet Dördüncü, kritik bir öneme sahip olan enerji sektöründe uluslararası rekabette başarılı olabilmek için liberalizasyonun sağlanması ve rekabetçi bir ortamda faaliyetlerin sürdürülebilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye'de enerji tüketiminin, 2020 yılına kadar, dünya ortalamasının üzerinde artacağının tahmin edildiğini söyleyen Dördüncü, "Hangi koşulda olursa olsun, enerji yatırımlarının önünün açılması Türkiye'de sürdürülebilir, rekabetçi ve güvenilir enerji sağlanması açısından hayati önem taşımaktadır" dedi.

Sabah

Ekonomi Üzerinden Siyasi Geleceği Öngörmek

By amanhem

Bütün ekonomi uzmanlarının hemfikir olduğu üzere Türkiye resesyona giriyor. Ekonomi istihdam ve üretim rakamlarının gösterdiği üzere küçülüyor. İşsizlik artıyor, tüketim azalıyor. Kriz mutfağı vurdukça fatura ülkeyi yönetenlere çıkartılacak. Hükümet partisinin oy desteği azalacak. Meselâ, doların 1,5 liranın üzerine çıkması AK Parti'ye % 10 oy kaybettirecek. Başörtüsü veya çarşaf üzerinden yürütülen ideolojik rekabet değil, mutfaktan gelen ses oy oranlarını belirleyecek.

Ekonomi ile siyaset arasında düz mantıkla kurulan bu mekanik ilişki doğru mu? Bu soruya krizin yapısından başlayarak cevap verelim. Türkiye'nin (ve dünyanın) etkilendiği krizin kaynağı ABD. Dünya finans sistemi üzerinde tekel oluşturan Amerikan finans kapitali geniş çaplı bir ekonomik durgunluğu tetikledi. Finans sisteminde sorun çıkınca reel sektörün hızı ve canlılığı azalıyor. Resesyonun sebebi de bu. Bugün ne durumdayız? Sorunun cevabını yeni ABD Başkanı Obama veriyor. Devam eden krizin henüz daha dip noktayı vurmadığını belirtiyor. Yani işler daha da kötüleşecek. Obama, derinleşen kriz karşısında Keynesçi politikalara geri dönüş sinyalleri veriyor. Bugünkü kriz ile benzerlikler kurulan 1929 bunalımından sonra Keynes, tam istihdam hedefine dayalı olarak devletin sosyal roller üstlenmesiyle krizden çıkılacağını söylemişti. Bugün Obama'nın ekonomi kurmaylarının, 2,5 milyon yeni istihdam gibi hedeflerle işsizliği azaltacak politikalar ve tüketimin canlandırılması için vergi indirimleri üzerinde durmaları, bu devletçi politikaların canlanmasına işaret ediyor.

Obama'nın üzerinde durduğu formül deha eseri değil. Ekonomi, gerçekler üzerine dayanır. İstihdamı artırmak ve devletin elindeki araçları kullanarak tüketim mallarının maliyetini azaltarak tüketimi canlandırmak. Bunun yolu da emek yoğun sektörleri desteklemek ve KDV oranlarını ve girdi maliyetlerini düşürmektir. IMF'in bizim hükümetimizden istediği KDV oranlarını yükseltme ve devletin sosyal harcamalarını azaltma talebinin yaşanan ekonomik krizin mantığına ne kadar aykırı olduğu ortada değil mi? Türkiye'nin de tıpkı ABD gibi tam tersini yapması gerekmiyor mu? Başbakan'ın sık kullandığı bir benzetmeyi hatırlatalım. Gemi artık dalgalı denizde ve kaptan asıl şimdi marifetini gösterecek. İyi bir ekonomi politikasının yarısı psikolojidir. Obama'nın durumun daha da kötüye gideceğini söylemesi, şeffaflık ve dürüstlük üzerinden ekonomi yönetimine güveni artırıyor. Türkiye'nin de kriz şartlarında çok iyi bir ekonomi yönetimine ihtiyacı var.

Benim tezim: Halkın siyasî eğilimlerini ekonomik kriz değil, krizin nasıl yönetildiği sorusuna verilen cevaplar belirleyecek. Tam tersine, "Krizden muhalefet partileri yararlanacak mı?" sorusuna cevap vermek lâzım. "Bedava kömürün yol açtığı hava kirliliğini her sorunun önüne koymak" şayet bir politika ise muhalefetin hiç şansı yok. Halbuki derin bir ekonomik kriz yaşanırken biraz da kötü hava solumak gerekiyor. AK Parti, Keynesyen politikalar üretme ve uygulama konusunda tecrübeli. Orta sınıf politikaları ile iktidara gelmiş bir partinin refleks haline gelen ekonomik duyarlılıkları çok önemli. IMF'e direnişin arkasında da sosyal politika araçlarından mahrum kalmama çabası var.

Ekonomik kriz ile partilerin oy tabanı arasında kurulacak mekanik ilişkiyi tersine çevirerek soralım. Muhalefet, Türkiye'nin içinden geçtiği bunalımın dünya şartlarından bağımsız olarak hükümetin eseri olduğunu anlatabilir mi? İkincisi, AK Parti'nin ucuz kömürüne muhalefet ederek, daha iyi bir kriz yönetiminin ekibini ve programını sunabilir mi? Türkiye'nin giderek derinleşen bir ekonomik krize girdiği doğru. Siyasete dair öngörülerin hareket noktası "kriz" değil, "krizin nasıl yönetildiği" olmalı.